En az 40.000 yillik gecmise sahip, kadim bir inanc sistemi olan Samanizmde, Türk halklarinin Kam, Tunguz-Mancularin ise Saman olarak adlandirdigi figürün yeri oldukca önemlidir. Söz konusu bu adlandirmalar, farkliliklar söz konusu olsa da, hem Türk, hem Mogol, hem de Tunguz-Mancu dilleri, bircok arastirmacinin bilincsizce veya bilincli olarak; ama israrla üzerinde durmaktan kacindigi üzere Altay dil ailesine mensuptur. Saman masallari ve efsaneleri deyip de gecmemek lazimdir; cünkü bu söylenceler kadimligi kadar zenginligiyle de bilinen Sibirya mitolojisi dünyasinin ve daha önce Saman Doganin Sifasi Uyaninca adli calismamizda da ifade edildigi gibi, hakkinda ne kadar fazla sey yazilsa da, asla tam olarak ele alinamayan ve dolayisiyla büyük oranda gizemini korumaya devam eden Türk mitolojisinin kapilarini bizler icin aralamakta, bu sihirli aleme bizleri adeta cagirmaktadir. Geleneksel söylencelere bosuna halk bilgeligi ansiklopedisi denmemektedir; cünkü insanlar varoluslari boyunca en icten duygularini, gercek beklentilerini, esas düsüncelerini, inanis ve algilarini, hayal ettikleri dünyayi ve arzuladiklari toplumsal iliskileri zamana karsi bilgileri koruyan bir data bankasiymis gibi masallar, efsaneler ve destanlara yüklemislerdir. Bu nedenle bu engin deryalar mutlaka kesfedilmeli, okunmali, arastirilmali ve bilinmeli, ayrica gelecek kusaklara anlatilarak aktarilmali, kisaca yasanmali ve yasatilmalidir