Elbette siir, bir söyleyis, ahenk, üslup, bir sanatsal estetiktir. Ruhlarda bir güzel etki meydana getirmektir. Sosyal hayata sekil veren önemli olaylar, insanlarin ruhlarina dolayisiyla siire de önemli etki yapar, hatta sanat kaygisinin önüne geçer. Hayatin çalkantilari, siirlerde insanlarin duygularini harekete geçirir.
Elbette toplumsal firtinalarin, kirilmalarin ruhlarda meydana getirdigi çigliklar, iniltiler, tepkiler, siirlere dolar. Ceberut bir zamanin perspektifinde mazlum, magdur, masum ruhlarda uyanan duygularin dili olur siir. Bazen özünden uzaklasan insanlarin çikar ve korku ekseninde gelisen sahsiyet degisikliklerine, arizalarina elestirel, tepkisel tavirlar, misralara dönüsür. Despotluga, tahakküme Hüseynî bir direnis, bir baskaldiri olur. Bazen da kirilip dökülen ne varsa insanin içindeki hüzün irmagiyla akar gider siirler boyu. Bazen de gözyaslarinin pariltilariyla dilsiz ve dudaksiz konusan insanlarin destani oluverir.
Bazen de eskimeyen bir umudun dirilis rüyalarinda kutsî ideallerin gelecegi, siirlerde örgülenir. Bazen bir karakisin kirip geçirdiklerinin sancilari, görülmemis bir bahar mayalar yüreklere. Bahtsiz kardelenlerin hayalleri yürür esrarli bir çiçekistana... Masum bir zamanin sinesinde kutsî bir idealin topragi yaran, gözyaslariyla büyüyen filizlerin çileli dirilisleri ve fidanlarin meyveye duruslarinin hayali kurulur yüreklere. Iste o siirdir.
Faruk Mahser