15 Temmuz 2016'da Türkiye'de baslayan bir bas asagi gidiste bende vardim.
Olay yüz binleri etkilemisti. Erdogan ve yönetiminin uyguladigi zulüm sonucu peyderpey 550 bin kisi gözaltina alinmis,
150 bin kamu görevlisi ihraç edilmis,
30 bin kisi tutuklanmis,
30 bin kisi arananlar listesine girmis,
100 bin kisi adli kontrolle tabi tutulmustu.
Ceza evinin kötü kosullari ve edilen iskencelerin neticesinde ölenlerin sayisi 73 ve süreçte toplam ölen insan sayisi 567 kisi olmustu.
MIT tarafindan kaçirilan ve kendisinden haber alinamayan 27 kisi vardi.
Meriç'ten geçerken 24 kisi yasamini yitirmisti.
Cezaevinde 840 bebek ve 12 bin kadin bulunuyordu.
Ve halen 30 bin kisi içerde hastalik ve hak mahrumiyetleri ile bogusuyordu.
Geçmiste ülkeler isgal edilmezden ordusu ve emniyeti zayiflatilir; egitimi adaleti yok edilir; halkinin arasina fitne tohumlari atilirdi.
Sonra... Isgal edilecek ülke ekonomisi zayiflatilir; yetismis uzman kadrolari yok edilir; olumsuzluklara, yanlis gidise itiraz edecek, ses çikarabilecek entelektüel beyinleri ve gazetecileri bertaraf edilirdi.
Bugün Türkiye'de yapilmakta olan tam da budur. Ve ülke sessiz sedasiz isgal edilmektedir. Bu isgalin ötekilerden en büyük farki da isgali ayalari parlarcasina alkislayan büyük bir kitlenin bulunmasidir.
Bir egitimci olarak ben, bu isgali, yikilisi iliklerime kadar yasadim... Tutuklanma, gözalti, iskenceler ve cezaevi süreçlerinden sonra çok sevdigim yurdumu dahi terk etmek durumunda kaldim.
Bu kitapta basima gelenleri-yasadiklarimi anlatiyorum. Yüz binlerin yasadiklarindan farkli olmayan hadiseleri anlatmakta maksadim kayda geçirmek ve tarihe not düsmektir.
Çünkü bu ceberut idareciler yaptiklarinin bilinmemesi, bilinenlerin unutulmasi için ellerinden geleni yapiyor-yapacaklar. Bize de düsen onlara mani olmaktir.
Her seye ragmen bedel ödeyenler, güzel günleri geri getirecekler ümidindeyim.
Hasan Yüksel