Yasami kelimelere dökmek, üstat isidir. Elinizdeki romanin sayfalarini cevirdikce Kalman Mikszathin ne kadar büyük bir yazar oldugunu sasirarak ve sevinerek fark edeceksiniz. Sasiracaksiniz cünkü bugüne kadar neden bu yazardan haberim olmadi diye hayiflanacaksiniz. Sevineceksiniz cünkü ne güzel rast geldi de elime bu roman gecti diyeceksiniz.
Ne yazik ki edebiyat icin de, merkezin onayini almayan yazarlarin kisisel kütüphanemize ulasmasi cok zor gerceklesiyor. Oysa gerek Avrupanin ceperinde, gerekse dünyanin geri kalaninda cok iyi romancilar var.
Yeni Insan olarak özellikle Macar Edebiyatina özel bir ilgi gösteriyoruz. Avrupanin yaylasinda konumlanmis bu tanidik halk ve onun hikayeleri öylesine damitilmis, öylesine bizden ve bir o kadar da sasirtici ki kulak kabartmamak olmaz.
Aziz Petrusun Semsiyesi, bir mucize ile basliyor. Iste tam o anda okur kendini sirtina yedigi bir tekme ile ucaktan atilmis ve parasütü yeni acilmis gibi hissediyor. Hikaye büyük bir ustalikla devam ettikce, okur da parasütü ile gökyüzünün degisik renkleri arasindan süzülerek inmeye basliyor. Belli ki okurun ayaklari yere basacak ve bütün bu mucize düsüncesinin halk arasinda yaygin herhangi bir batil inanctan farkli olmadigi anlasilacak. Tam bunu anladiginiz sirada bu kez aman ayaklarim yere basmasin, ne olur bu roman bitmesin diye düsünmeye baslayacaksiniz. Belki daha yavas okuyacak ve hatta sadece kitap bitmesin diye kisa ve anlamsiz aralar vereceksiniz.
Edebiyatin bu büyülü dünyasina okuru ancak ustalar sokar. Kalman Mikszath böylesine bir üstat, siz de hemen ilk bölüm biterken, ona hakkini teslim edeceksiniz.