Masa lambam, karanlik odamin kuytu köselerini büyük bir azimle aydinlatirken, hüzün cökmüs gecede kendine bir yer bulup vakti gelince usulca kaybolan sigara dumanina fisildadiklarimi iki kapak arasina sigdirdim.
Bu araliga; kelepce vurulamayacak kadar temiz fikirlerimi, erken yiten tebessümlere karsin insan ruhuna büyük bir inatla tutunmus hüzünleri, kaldirimlarin soguk yüzünü, esnaf lokantalarini, susuzluktan topragi catlamis mezarlari, memeye büyük bir hincla yapisan bebegin acligini, acil servisi girisindeki kan izlerini, yoksullarin tokgözlülügünü, zenginlerin acgözlülügünü ve yalnizligimin bam telinde özgürlüge kanat cirpan benligimi yazdim.
Ne yazmaktan usandim ne de yazdikca uslandim.
Yol hep vardi. Gittim. Gittim de yazdim da. Ne yazmak bitti ne de yol...