Akif, siirle düsünmeyi edebiyatimiza sokan hemen hemen tek sairdir. Bir toplumun, bir ömür basindan gecenleri siirle anlatmasi da diyebiliriz Safahata. Türk milleti, Akifte, siir ölcüleri icinde düsünmüs, aglamis, haykirmis ve umutsuzluga batmis, umutla cirpinmis adeta. siir, cemiyetle sonuna kadar icli disli olmustur. Edebiyatimizdaki yeri, siirinin özellikleri göz önünde tutulursa, hemen hemen tektir. Modern Türk Edebiyatinda gerekse eski edebiyatimizda, bir dönem fikriyle donanmis olarak, belli bir dünya görüsünün isiginda, genis anlamdaki kronikler halinde, safha safha bir kusagin dramini veren, ilk bakista birbirine zit, realist cizgilerle mitlesmeye elverisli davranislarini kaynastirarak canlandiran böyle bir baska realizm ve destan sairimiz yoktur. Akifin siirinde fikir, esya, insan ve zaman öyle bir kaynasma icindedir ki, tezi siirden ve sairden koparmak ve ayirmak mümkün degildir. Can ve ruhu, yasayan insandan ancak ölümün cekip alabilecegi gibi. Ve Akif öte yandan realizmi ve bir dünya görüsünün siirinin bütününe yerlestirmesiyle, Türk edebiyatinda en ileri adimi atmis ve bu üstünlügünü bugüne kadar asan olmamistir. - Sezai Karakoc