Annelerimiz esyalarini özenle korur, bozulduklarinda ertesi gün yerine yenisinin gelmeyecegini bilirlerdi. Hemen hepsinin elinde bir igne iplik önlüklerin sökükleri okula gitmek üzereyken ayaküstü dikilirdi. Günlerinde kek, börek, bir cay daha, pogaca, Ay Komsu tatlida mi yaptin derken baslarlardi sismanlamaya. Evlerini yuva yapmaya calisirken yorulurlar, ama asla yorgun olmazlardi.
Sokagimizdaki teyzeler annelerimiz gibiydi. Susadigimizda evlerine girer su icerdik.
Kosar, düser, terleriz, burnumuz akar. Üzülür, aglariz yine akardi. Kollarimiza silerdik burunlarimizi. Gömlegimizin, kazagimizin, gocugumuzun, uzun kollu neyimiz varsa hepsinin uclari mesin gibi olurdu.
Kelebekler konardi omuzlarimiza, ugurböcekleri en sevimli halleriyle kendilerine birinin mani söylemesini beklerlerdi. Her delikten bir kertenkele uzatir kafasini, baska bir delige saklanmadan önce ufak degneklerimizle kovalardik onlari. Antenler yerlerini kapmadan önce leylekler yuvalarini catilarimiza yapardi.
Elimizde Japon Cekirdekleri sokaktan gelip gecenlere bakarken citler, soranlara adres tarif ederdik.
Hepimizin orada, uzakta köylerimiz vardi... Sadece sebze ya da tahil ürünleri degil, yatili misafirlerimiz de gelirdi köylerden. Bir gelen haftalarca gitmezdi.
Evci askerlerin kiyafetlerinin kokusu sinerdi duvarlarimiza. Yedikleri dayaklardan yiyemedikleri yemeklerden bahseder, bir hafta sonra yine gelmek üzere giderlerdi. Böyle oldugu halde neden mektup yazarlar anlamazdim.
Yogurtcular, hurdacilar, kalaycilar, bileyiciler fuar alani gibi kullanirlardi sokaklari. Kendilerine has ezgileriyle bagirip gezerlerdi. Bekcilerimiz vardi; kahverengi polislerimiz. Düdüklerini öttürür, bozacilarla beraber gecelerin sesi olurlardi.
oförler Bundan iyisini ancak Allah yapar, derlerdi efsane otobüs 302 icin.
Ne Anadolu be Babadol, Babadol, deyip dururdu dayim.
O zamanlar Kumburgaz bize cok uzak, fotograflarimiz sepya, hayatimiz siyah-beyazdi. Domatesler kesildiklerinde etrafa güzel kokular yayar, evlerimizin balkonunda ya da pencere önlerinde Vita marka yag tenekelerinde biberler, feslegenler, cilekler yasardi. Balkondan uzansak erik, kayisi, kiraz veya visne toplayabilirdik belki ama misafirlige gittigimizde elimiz muza kayardi.