Simdi gecmis ve gelecegin carpistigi ansa; kosmos-kaos arasinda zaman- uzam birimlerince aciklanamayacak zerredeki sonsuzlukta, tam da o an ve o yerde, carpisan sözcükler... Iletisim icin konusmaya ihtiyacimiz var, peki ama ne kadar iletisim kurabiliyoruz, nicin anlasamiyoruz, birbirimizi anlayabilmis olsak dünya bu halde olur muydu; nazik sorular bunlar... Iki satir laf belimizi kirabilir, böyle bir tehlike daima var... Sözcükler bu sanssiz gezegeni daha iyi bir yer yapamadi, degistiremedi; abartalim, pek ise yaramazlar; ama söz ben- gidir; eylemler tarihte, sesler evrende kaybolmaz, cirpinir kacisir ve siginirlar bir bosluga... Kim daha iyi kelam eder, kim daha iyi yazar, sözcükleri kim ne kadar iyi kullanir; bu önemli degil; sadece yukarida olanin sesi duyulur sözü gecer, gercek hayatta da, oyunlarda da... Ölecegimizi bile bile, örnegin basari icin ugrasmamiz, hayati ironik kilar. Keza, oyunun oyun oldugunu ve bitecegini, dahasi bir ise yaramayacagini bile bile; her anlamda, beklentileri karsilamaya calismak da, bana kalirsa, ayni sekilde ironik ve sacmadir. Bu temsiliyet düsüncesiyle tiyatro hayatin degil ölümün aynasi oluyor bu oyunda