Bilgi ve hiz cagindaki insan, gectigimiz yillara oranla cok daha fazla tüketmekte ve bu tüketimini karsilayacak maddiyati elde edebilmek icin de zihinsel, sosyal ve bedensel olarak cok daha fazla calismaktadir. Bununla birlikte yine de aradigi o huzuru ve tatmin olmuslugu bir türlü tam olarak yakalayamamaktadir... Cünkü cagin hizina ve curcunasina kapilan insan, bu süratli yasayisi icerisinde bedenini belki memnun etse bile ruhunu genellikle ihmal etmektedir. Halbuki ruh, aceleyi sevmez, kendisini ihmal etmemizden hoslanmaz. Günlük kosusturmalarimizin icerisinde zaman zaman durup, ona vakit ayirip, onu dinlememizi ister.
Yazar; bu eserinde insanin kendini dinlemesi, kendini bilmesi ve kendi farkindaligina vararak huzura yönelmesine dair bir yol haritasi sunuyor okurlara... Bunu yaparken de hem Batidan hem de Dogudan damitilmis bilgiyi ve hikmeti yol azigi yapiyor. Huzurun, hazir bir tepside bizlere sunulmadigini; ancak kendi icerisinde yesertebilecegi huzur tohumunun kisiyi sükna kavusturabilecegini anlatiyor.