Türk - Macar iliskilerini ve Macaristani tarih, edebiyat, kültür, uluslararasi iliskiler baglaminda ele alan bu kitap neredeyse Tunanin gectigi yollar kadar uzun zamani ve derinligi olan karsilikli münasebetlerin ve gönül baginin sonucunda ortaya cikmistir.

Halklarin zihinlerinde diger halklar ve ülkelere dair tipki kisisel iliskilerde oldugu gibi bir imajin, alginin varligi söz konusudur. Türklere göre Macar imaji ve Macaristan algisi süphesiz tarihsel gecmisin kesisimi ve biraktigi izlerin tesirinde olusmustur. Orta Avrupada varliklarini sürdüren Macar kardeslerimizin dislanmisliklarini, yalnizliklarini hissedercesine empatik ve dostca sürdürdügümüz iliskilerimiz tarihin cok erken döneminde baslamis ve her dönem varligini sürdürmüstür. Uzlar, Pecenekler ve Kumanlar gibi Türk kavimleri XI ve XIII. yüzyilda Macar topraklarina yerlestiginden, bu durum Araplarin ve Bizanslilarin zihninde Macarlari Türk olarak anmalarina yol acacak bir alginin olusmasina da neden olmustur. Mohac Meydan Savasi ise Türk - Macar iliskilerinin tarihinde bir dönüm noktasi teskil etmis ve Macarlar 150 yil sürecek ve günümüz Macar kimliginin bilincaltini teskil edecek bir sürece girmislerdir.

Bu sürec hala üzerine calisilmakta olan kültürel, tarihsel sosyolojik ve edebi bir birikimi her iki millete adeta hediye etmistir. XVII ve XIX yüzyillar arasinda Osmanli Imparatorlugu Macarlara bircok kez siginma hakki vererek bu dostlugu pekistirmistir.